Bakan Kacır: Savunma sanayinde ve havacılıkta millileşme bizim için zorunluluktur

Bakan Kacır: Savunma sanayinde ve havacılıkta millileşme bizim için zorunluluktur

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
adliyehaber.net

İbrahim UĞUR/TOKAT, (DHA)- SANAYİ ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Türkiye'de Milli Teknoloji Hamlesi'nin lokomotif sektörü, savunma sanayi ve havacılık oldu. Çünkü savunma sanayinde ve havacılıkta millileşme bizim için bir tercihten öte mutlak bir zorunluluktur" dedi. Bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Tokat'a gelen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve ilk Türk astronot Alper Gezeravcı, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Şehit Ömer Halisdemir Konferans Salonu'nda düzenlenen 'Gençlik Buluşması' programına katıldı. Burada konuşan Bakan Kacır, "Türkiye'nin yüksek teknolojide neye ihtiyaç duyuyorsa, onu kendi imkanlarıyla ve kabiliyetleriyle geliştirmesinin, üretebilmesinin ve rekabetçi şekilde dünyaya sunabilmesinin adı Milli Teknoloji Hamlesi. Bu yolculuk malumunuz savunma sanayinde ve havacılıkta gerçekleştirdiğimiz başarılarla bugünlere geldi. Türkiye'de Milli Teknoloji Hamlesi'nin lokomotif sektörü, savunma sanayi ve havacılık oldu. Çünkü savunma sanayinde ve havacılıkta millileşme bizim için bir tercihten öte mutlak bir zorunluluktur. 40 yıla yakın zamandır topraklarında terörle mücadele etmekte olan bir ülkeyiz ve bu mücadelemizde çoğu zaman bizimle birlikte olması gereken müttefiklerimizi maalesef yanımızda değil. Mücadele ettiğimiz terör örgütlerinin yanlarında, arkalarında gördük ve nihayetinde kendi sistemlerimizi geliştirerek kendi savunma sanayi teknolojilerimizi geliştirmeye ve üretme kabiliyetini ortaya koyarak, terörle mücadelede başarı sergilemiş olduk" diye konuştu.'ÖYLE BİR KESİLMİŞ Kİ ADETA TOPRAĞA BÜRÜNMÜŞ'Bakan Kacır, "Türkiye, 20'nci yüzyılda havacılığın iddialı ülkelerinden biri değildi. 2'nci Dünya Savaşı'nın yaşandığı 20'nci yüzyılda binlerce, 10 binlerce hava aracı üretimi, uçaklar, helikopterler geliştirildi. Türkiye bunların üreticisi olamadı, aslında olabilirdi. Türkiye'de de erken sayılabilecek dönemde birtakım teşebbüsler olmuştu. Nuri Demirağ ismini duydunuz mu? Geçtiğimiz hafta Nuri Demirağ'ın vefat yıl dönümüydü. Nuri Demirağ, soy ismi Demirağ. Çünkü Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki demir yoluna atılımında önemli projeleri gerçekleştirmiş bir girişimci, sanayici, iş adamı. Nuri Demirağ'ın hayali, Türkiye'yi havacılıkla buluşturmak, yerli uçaklar üretmek. Bu hayali gerçekleştirebilmek için hem memleketi Sivas'ta hem İstanbul'da gök okulları açmış Nuri Demirağ. Mühendisler yetişsin, teknisyenler yetişsin, pilotlar yetişsin istemiş. Ve İstanbul'da tam bizim TEKNOFEST düzenlediğiniz yerde Atatürk Havalimanı'nın olduğu yerde 60 yıl kadar önce 'Gök şenlikleri' adıyla, TEKNOFEST'le bugün ne yapıyorsak aynısını yapmış. 7'den 77'ye herkesi orada buluşturmuş, geliştirdiği, ürettiği gövdesine isminin ve soy isminin baş harflerinin yazdığı NU ve D harflerini yazdığı uçaklarla Türk milletinin fertlerini uçurmuş. Hepsinin görüntüleri var, fotoğrafları var. Nuri Demirağ’ı tanıyoruz, uçakta ürettiğini biliyoruz. Çünkü bütün bunları kitaplarda okuyor. O günlerden resimleri kitaplarda görüyoruz. Fakat dünya gözüyle Nuri Demirağ, ürettiği herhangi bir uçağı görme imkanımız maalesef yok. Öyle bir kesilmiş ki adeta toprağa bürünmüş. Burada bir arkadaşımız, Ankara'daki TEKNOFEST'e katıldığını söyledi. Ankara'da TEKNOFEST'i nerede düzenledik? Hatırlıyor musunuz? Etimesgut Havalimanı'nda. Peki, biliyor muydunuz 1941 yılında tam da o Etimesgut Havalimanı'nın olduğu yerde bir uçak fabrikası kurulmuş ve bu uçak fabrikası 9 yıl faaliyet göstermiş, 1949'un sonuna kadar 9 yıl uçak fabrikası faaliyete devam etmiş, 1949'a gelindiğinde uçak fabrikasında 950 kişi çalışıyor. Bu salon kaç kişilik hocam? 800 kişilik ayakta da misafirlerimiz var. Tam bu salondaki kadar insan çalışıyor. Tarih 1949, yer Etimesgut Uçak Fabrikası, 950 kişi uçak üretiminde çalışıyor. Peki, bu fabrikaya ne olmuş? Kapatılmış. Niçin kapatılmış olabilir? Marshall yardımları diye bir şey duydunuz mu arkadaşlar? Marshall yardımları 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'nın öncülüğünde. Türkiye gibi ülkelere verilen, sözüm ona çıkan kalkınma yardımları. Tabii bu yardımlar karşılıksız gelmiyor. Elbette bu yardımları yapanlar, bu kaynakları verenler, Türkiye gibi ülkelere diyorlar ki; 'Sakın sen bu kısıtlı kaynaklarla altından kalkamayacağın işler yapma, rekabet edemeyeceği, varlık gösteremeyeceği uçak üretimi gibi zor işlere sakın kısıtlı kaynaklarını harcama. Sen bizim verdiğimiz kaynaklarla bizim söylediğimiz işleri yapacaksın.' Ve 1948'de Türkiye, Marshall yardımlarını almaya başlıyor. 1949'da Etimesgut Uçak Fabrikası kapatıldı" dedi. 'KENDİ HABERLEŞME UYDUSUNU ÜRETEN 11 ÜLKEDEN BİRİ OLDUK'Uydu teknolojilerine değinen Bakan Kacır, şunları kaydetti:"Uçurduğumuz uçakların, bu uçaklardan attığımız akıllı mühimmatların bulundukları konumları uydular sayesinde tespit edebiliyoruz. Ve bu teknolojide aslında adım adım önemli kabiliyetler biriktirmiş bir ülkeyiz. 1980'li yıllarda Rahmetli Turgut Özal, Türkiye'nin uydu yörüngeleriyle ilgili, haklarıyla alakalı çalışmalar yürütürken bir yandan da Türkiye'nin sahip olacağı uyduları kendi imkanlarımızla geliştirmemizi hayal etmiş. 1985'te Orta Doğu Teknik Üniversitesi kampüsünün içerisinde bu alanda bir araştırma merkezi kurulmuş. Fakat Türkiye maalesef 80'li yılları, 90'lı yılları, siyasi istikrarsızlıklarla, ekonomik çalkantılarla bütün dünyada büyük devrimler yaşanırken, bilgisayar devrimi, internet devrimi bütün dünyayı adeta baştan sona dönüştürürken Türkiye maalesef bütün bu süreci ıskaladı. Ta ki 2000'li yıllara kadar. İşte 2000'li yıllarda yine aynı sağlam irade Türkiye'nin yerli ve milli uydu geliştirme projelerini hızlandırdı. Türkiye önce BİLSAT uydusunu, sonra RASAT uydusunu, sonra GÖKSU uydusunu ve nihayetinde Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, 2023'te, 6 metre çözünürlükle görüntü almamızı sağlayan elektro optik kamerası dahil tüm kritik alt sistemlerini de yerli ve milli olarak geliştirerek uzaya gönderdiğimiz imece uydusunu kendi araştırmacılarının, kendi bilim insanlarının, kendi mühendislerinin eseri olarak ortaya koyuyor. Bunun yanında Türkiye ilk, milli haberleşme oyuncusu TÜRKSAT 6'yı bu yıl uzaya gönderdik. Kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri olduk. Bütün bunlar, kendi insan kaynağımızın beşeri sermayemizin ortaya koyduğu eserler arkadaşlar. Sizler gibi inanmış, sizler gibi adanmış, sizler gibi ülkesini seven, sizler gibi insanlığa hizmet etme iddiasına sahip gencecik insanların ortaya koyduğu başarı hikayelerinden söz ediyoruz."ALPER GEZERAVCI'YA ÖVGÜAlper Gezeravcı'nın da uzayda 13 bilimsel deney yaptığını hatırlana Kacır, "Yaklaşık 60 yıldır uzay yolculukları yapıyor. Bugüne dek 600'den fazla astronot, uzay yolculuğu gerçekleştirdi ve Sayın Cumhurbaşkanımız Milli Uzay Programı'mızı ilan ederken bizim de bir vatandaşımızı Uluslararası Uzay İstasyonu'na göndereceğimizi ilan etmişti. Bu misyonu gerçekleştirmek üzere 30 binden fazla vatandaşımız arasından pek çok aşamayı başarıyla tamamlayan Alper Gezeravcı seçildi ve Türkiye'nin insanlı, ilk uzay bilim misyonunu başarıyla gerçekleştirdik. Bu misyonun öncesinde bir söz vermiş, 'Alper Gezeravcı uzaydan indikten ve Türkiye'ye geldikten sonra hiç durmadan Türk gençleriyle, TEKNOFEST kuşağıyla buluşacağım' demişti. 102'nci şehir ziyareti ve 201 programda bugün Tokatlı gençlerle birlikte. Bu misyonla gerçekten Türkiye'nin bilim tarihinde yeni bir sayfa açmış oldu. Türk bilim insanlarının hazırladığı malzeme biliminden biyoteknolojiye, tıbba kadar farklı alanlarda 13 bilimsel deney aslında bir laboratuvar olarak tarif edebileceğimiz Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Alper Gezeravcı tarafından gerçekleştirilmiş oldu. Böylelikle bizim bilim insanlarımız artık çalıştıkları alanlarda en ileri düzeyde araştırmalar yapma imkanına erişmiş oldular" dedi. (DHA)